Pazartesi, Haziran 26, 2006

Redirecting

Adi ustunde redirecting...

Eger 5 saniye gecti ve siz hala ayni ekrana bakiyorsaniz, lufen tiklayiniz

Perşembe, Mayıs 25, 2006

reporting from Pendik

en sonunda, cok uzun bi ayriliktan sonra Turkiye sinirlarina girmis bulunmaktayim. Surekli uykum var ama olsun alisirim buyuk ihitmal. Ozledigim insanlari tekrardan gormek cok guzel - umarim herkesi gorebilme sansim olur, goremeyeceklerimdende simdiden ozur dilerim.

bu hafta sonu kirklareli ile basliyor Turkiye turumuz. daha sonra ankara ve... bu kadar istanbul disinde iki farkli sehir gorucem sadece. gonul isterki bi deniz kenari yapalim ama olamayacak, 3 hafta icin geldim, cok kisa bi sure hersey icin.

ne kadar sik yazabilirim burada iken bilemiyorum ama gorucez. simdilik pendik sahilinde dolasmaya gidiyorum. selam ederim sayin okuyucu...

Pazartesi, Mayıs 15, 2006

sonunda...

efenim mutlu haberler dizisi...

yaklasik iki yilin sonunda Turkiye yollarina dusuyorum (yada ucuyorum). 25 saat suren bir macera sonrasinda 23 mayis civarinda istanbul il sinirlari icinde olacagim. eger beni eskiden taniyan bir okuyucu iseniz eski cep telefon numarami kullanacagim haberiniz ola...

leziz...

Pazartesi, Mayıs 08, 2006

festivaller

bu hafta sonu jazz festivalini bitirdik new orleans'ta. iki hafta sonu boyunca bir dolu jazzci, turkucu geldi gitti. biz sadece son gune gittik, Lionel Richie yapti kapanisi. kendisinin sadece iki sarkisini bilmeme ragmen gayet eglenceli idi cikolata renkli sanatci.

az once de Sonya'nin mesaji sonucunda ogrendimki bu seneki Voodoo festivaline (burdan bakiniz nasil birsey olduguna) Duran Duran ve Red Hot Chilli Peppers geliyormus. RHCP'in hastasiyim, DD'i da gecen sene canli izlemis ve hayran kalmistim kendilerine. bir de ustune H.I.M. gelirse deymeyin keyfine, tadina doyum olmaz. new orleansin gozunu seviyim.

hala biletciden haber bekliyorum. off ki ne off...

Perşembe, Mayıs 04, 2006

dear mr. president

pink'in son albumunde bush ile ilgili bir sarki var.birisibu sarkiya kendi capinda klip cekmis. izleyin ve dinleyin. sarki super.



burda ise pink'i new york'ta bu sarkiyi canli seslendirirken izleyebiliriniz...

not: gaza geldim sanirim, entry ustune entry, hayirlara karsi, tsik tsik tsik...

mario kardesler

cocuklugunda super mario oynamamis olan var mi? booo'luyorum sizi, hemen gidin icinde 5000milyar oyun olan televizyona baglanan atarilerden alin. icinde yaklasik 3679 adet degisik versiyonu var hatta oyunun. neyse, iste ben zamaninda mario'nun hastasiydim efenim, hatta kac kere bitirmisligim vardir oyunu (hatirlamiyorum gerci nasil bittigini). hatta sirf bu yuzden Nintendonun DS Lite adli kucuk aletini ve yeni Mario Bros oyununu almayi dusunuyorum. asagidaki arkadaslar usenmemisler ve Mario'yu tiyatro sahnesine tasimislar. iyi seyirler...

Çarşamba, Mayıs 03, 2006

degisiklik

yine degistirdim blogumun goruntusunu. can sikintisi + eskisinden hevesimi almis olmam = gozlerinize yeni bir eglence. yorumlarinizi beklerim efenim...

leziz...

not: 'eee hani nerde degisiklik' diyip gozlerinizi kasimaya basladiysaniz, alicilarinizin ayarlari ile oynamayiniz ve retinaniz zarar gormeden once F5 tusuna basiniz...

save the internet

internet ozgurlugune indirilmeye calisilan darbe ile ilgili bi yazi...

Salı, Mayıs 02, 2006

geliyorum...

bu sefer cidden bi ayi (zaman birimi) gecirmisiz. hay allah. kusura bakma okuyucu, ozlemissindir.

Turkiye'ye gelme konusunda izin aldim en sonunda patrondan. mayis sonu yada haziran basi gibi geliyorum. az kaldi. bi de bilet isini halledebilsem. bir kac havayolunda yedeklerdeyim. kume dusmeden bir bilet sahibi olacagim insallah...

labda hersey super otesi, ben bir caliskan bir caliskan sorma. haftada yedi gun falan calisiyorum utanmadan. allah sonumu hayir etsin.

sanirim uzun uzun biseyler yazamiycam. mesgulum labdayim yikilmadim ayaktayim.

ciao...

Pazartesi, Mart 27, 2006

poison girl

yine gece yarisi oldu, yine uyumak istemiyorum ama deli gibi uykum var. halbuki dun gece 1030 gibi uyuyup sabahta 9 gibi uyanmistim. kesin uyku ile ilgili bir sorunum var. doktora gorunsem sigortadan dusebilirmiyimki? amerikanin sigorta sisteminin kokune kibrit suyu zaten...

hala maasimi alamadim. 3 ay oldu. milletten borc ala ala bi hal oldum. en son bu cuma herkeslere ne halde oldugumu anlatan bi mail attim. sanirim yarin oburgun avans ceki vericekler - hala sistemde degilim aslinda. burokrasi heryerde burokrasi, hele burda en uzun suren modelinden.

yatak odasinin duzenini degistirdim bugun, en sonunda. aylardir gaza gelemedigdim bugun desperate housewives oncesi yaptim en sonunda. ama fotograf makinesi yoklugu sebebiyle sizlere gosteremiyecegim sevgili okur (zamaninda kampanya duzenlemistim ama sallayan olmadi)(ben de meren'i mi beklesem acaba:)(bkz)

gorunumunu duzenledim sayfanin yeniden. bu sefer olabildigince kendi dizaynim oldu hersey, ama hala aklimdakileri yapabilmis degilim. biraz daha css ogrenmem lazim, gerci bir de web2.0 cikti, sanki ben 1.0 versiyonunu tam olarak biliyormusum gibi. neyse oldugu kadar artik...

mayis'in 30'unda HIM geliyor bizim kasabaya. cocuklar gibi sen oldum yine. ikinci kez canli izleyecegim kendilerini. cok mutluyum. bu sefer insallah fotograf makinesini kaybetmemde, bi kac fotografim olur konserden.








illustrator ogrenmeye basladim bir de. hevesim studio max'te oldugu gibi cabuk gecer mutlaka ama olsun, hersey hakkinda birazcik bilme icgudumu tatmin etmis olurum en azindan. aslinda yaptigim dizaynlari scan edip illutrator ile biseyler yapabilirim belki. hmmm...

yaticam galiba ama. sabah 8de evden cikmis olmam gerekiyor. sabaha lab'da toplanti var. benim sunum yapma siram. gecen hafta sabahin 430'una kadar lahana dolmasi sarinca ekmistim, bir daha ekemem...

hadi bakalim. iyi geceler efenim...

Pazar, Mart 05, 2006

fotolar

bir kisim fotograf koydum flickr'a. buyrun eglenin efenim...

Pazartesi, Şubat 27, 2006

Boncuuukkkk

mardi gras geldi, yasandi ve gitti... ben kendi adima hayatimin en guzel mardi grasini gecirdim (tamam sadece ikinci mardi grasim ama olsun:).

en onemli nokta agustos ayinda tasindigim evimin mardi gras konvoylarinin rotasi uzerinde olusuydu. bu sebeple cumartesiden saliya hergun birileri geldi gitti, birlikte ictik, boncuk topladik ve eglendik (seneye gelicek olan varsa beklerim).



macera aslinda iki hafta onceden baslamis olmasina ragmen, ilk hafta cok fazla konvoy gecmediginden pek hareketli gecmedi (duygu ile birlikte labdan eve donerken 30 blok kadar yurumemiz disinda - ha bide duygu'nin amerikalilarin suratina bakarak kufretmesi disinda:). sonra cumartesi geldi, ki kendisi en buyuk konvoylardan biri olan Endymion'u agirliyordu. bu sebeple bi parti verelim bari havalarina girdim hemen. insanlar davet edildi, cipsler, ickiler, kolalar alindi. beklemeye basladik cumartesi oglen civari. ama tabi sagolsun hava tahmincisi amcalar cumartesi icin gok gurultulu sagnak yagis bekleniyor dedigi icin, ne cok insan geldi ne de biz endymion gorduk cunku endymion'u pazara ertelediler hava sartlari dolayisi ile. bense evde duzenledigim ilk partiye sadece 5 kisinin gelmesi sebebi ile Tucks konvoyunu izlemeye koyuldum.



efenim, konvoy bi ara yaklasik 20 dakika kadar durdu. bende basladim dert yanmaya "ya kimse beni sevmiyo, niye kimse gelmiyo" diye. sonra sonya ve kocasi ve bebesi geldi. ben oleey nidalari ile onlarla ilgilenirken, bizim orijinal misafirlerden 3 kiz kayboldu. allaam nooldu meksikalilar mi carpti (benim alt kat komsum meksikali, o da bayram diye meksikali arkadaslarini cagirmis) derken bizim kizlari komyonlardan birinde gorduk. "ohaaaa" "nasi yaaa" (tabii ingilizcede ohaa yada nasi yaa gibi sasirmislik ifade eden sesli unlemler yok, onun yerine "oh my god" "WTF" tarzi seyler kullandik - gerci ben myke'a "off yaa" ogrettim cok komik oluyo her kullanisinda). neyse, biz tabi hemen komyondaki adamlara "ya bizi de alin", "bizim neyimiz eksik" demeye basladik, onlarda aralarinda gecen kisa bi tartisma sonrasi bizi kamyona almayi kabul ettiler. iste boylece sevgili okuyucu, ben insanlarin kirasi icin 13.000$ verdikleri kamyonlardan birine bedavaya binme serefine eristim. bizim evden rotanin sonunda kadar - yaklasik 1.5 saat - insanlara boncuk attik, oyuncak attik, yalvarttik, yakarttik, bagirttirdik. insanlarin bir boncuk icin bana yalvarmasi, super ego tatmini yapti bende. ha parti ve sonya mi? valla butun kapilari acik birakip, yanima cuzdanimi neyimi almadan atladim ben kamyona. sonya'ya da " ben gidiom, sizde giderseniz cekin kapiyi gidin" dedim. 3. katta olusumun verdigi bi rahatlikti bu, zaten partiyede kimse gelmedi - benim labdaki kolem matt disinda, kendisi eve gelmis kimseyi bulamamis, masaya cips ve salsa birakip gitmis, cok guldum.

pazar gunu ise bambaskaydi. oglen 12den aksam 1130'a kadar konvoy izledik. cok kalabalikti, cok yorulduk. alt komsum balkonuna ses sistemi kurdu. bangir bangir muzik calip herkesi rahatsiz etti. eve uc kere polis geldi sonunda herseyi iceri aldirdilar. pazartesi ve salida yine ayni sekilde yogun gecti. hatta sali gunu artik ben dayanamayarak 6 gibi eve gondum. uyudum bi 15 saat kadar.

bir mardi grasida geride biraktiktan sonra is hayatimiza geri donduk yorgun ve bezmis olarak. ama degdi hemde cok degdi. darisi digerlerinin basina...

NOT: fotolar hafta sonunda insallah. myke'in son gecesi die bu aksam yine disardayim ben...


hmm...

Perşembe, Şubat 16, 2006

Pardus


Eh bu seferki yazimiz biraz daha ciddi olucak sanirim. Turkiye’nin bagrindan kopmus insanlarin el emegi goz nuru ile sayfa sayfa kodlarla dokuduklari saheser Pardus’tan bahsetmek istiyorum biraz. Duygunun gelisi ile pardus kurulum cd’sini yaninda getirmesi bir oldu. Eh bende zaten hali hazirda formati gelmis olan bilgisayarima kurdum hemen. Oncelikle belirtmek isterimki, ben bilgisayar programlari konusunda belesci bi kisligim. Once kazaa, sonra dc++ en sonunda da BitTorrent ile tasnisip, su ana kadar hic bir programa para vermedim. Aferim mi bana? Tabiiki hayir. Ozellikle su aralar hic birsey indiremiyorum korkudan, ama o da ayri bi hikaye. Neyse, zamaninda linux kurup ogrenmegi denemis ve sonunda kafasi inanilmaz karismis olarak vazgecmis biri olarak, Pardusun kurulumunun tereyagindan kil cekmekle birebir oldugunu soyleyebilirim. Iki tik tik, ve kaptan masaustu karsinizda. Gorunum olarak windows gibi ama ozellestirilebilitesi windowsa 100 basar sayin okuyucu (bkz). Evet arada ufak tefek sorunlar oluyor; ki buyuk cogunlugu windowstan linuxa adaptasyon ile ilgili – en azindan benim basima programlar ile ilgili bir sorun gelmedi. Pardusun en zevdigim yani, diledigim programi gonul rahatligi ile indirip, kullanabilmem. Hersey, biraz kaba bir degimlede olsa, beles. Programlarin serbest dagitim olmasinin yaninda PISI sayesinde, hangi programlar indirilmeye musait, gorup, bi cirpida indirebiliyorsunuz. Ayrica bazi programlar kendilerine ait yan programlari (plug-in – evet terimleri turkceye cevirme konusunda ozurluyum) cok basit bir arayuz ile indirmenize olanak taniyorlar. Mesela bugun muzik dinleme programi amaroK’un muzik arsivimdeki her album icin internetten otomatik olarak album kapagi indirebildigini gorunce oha falan oldum yani.

Tabiiki bu demek degilki, ben windowsu tamamen birakip bi anda Pardus kullanmaya basliyacagim. Bi anda olabilecek bir transfer degil bu bir cok kullanici icin. Sanirim serde yatan yillarin verdigi bi aliskanlik var temelde. Ben sahsim olarak sik kullandigim bir cok programin incigini cincigini biliyorum. Daha kolay geliyor onlari kullanmak. Ama sanirim eninde sonunda (egerki kendime bir sekilde bir Mac almazsam) windowsu tamamen silip pardusa gececegim. Hic kendi bilgisayari olmayan ev kullanicisina inanilmaz derecede tavsiye ederim kendisini, windowu ogrenmeye calismaktansa direk pardusu orgenmeye calisin efenim. Hic gerek yok Bill Gates’in hazinesine bi altin daha katmanin…

Yuru be aslanim, kim tutar seni…

Çarşamba, Şubat 08, 2006

iNeed


kaynagini hatirlamiyorum (bilgisayarim coktu, linkini kaybettim) ama cok hosuma gitti, paylasmak istedim. paranizi bol bol harcarken bir daha dusunun...

Salı, Şubat 07, 2006

young and the restless



iste bana inanmayip, arkamdan konusanlar catlasin edasiyla size chrisopher mi neyse iste su young and restlessteki eleman (young and restless yalan ruzgariymis, baris sooledi, hatta yaptigi benzetmelerle aklima kazidi, sagolsun)...

Pazartesi, Şubat 06, 2006

yumurta mi tavuktan tavuk mu yumurtadan?...




ahh ahh sevgili okuyucu, oldu yine bi zaman gorusmeyeli... mesgulum biliyomusun. benim tulane isi oldu en sonunda, artik bir tulane ogrencisiyim, cok kalkik gotum, zengin cocuklari ile birlikte, degisik bi hava bi endam katti bana bu olanlar...

sonra bide labda super eglence havasi hakim, herkes deli dolu deney pesinde kosuyo derken, ben de kaptirdim kendimi balkanlardan esen soguk ruzgarlara. azimle deney yapiyorum. hatta farelerden sonra simidide tavuklara el saldim. yumurta icindeki tavuk embryolari ile deney yapiyorum. fareden sonra daha az iyrenc bi hadisede olsa, kendisini her iki gunde bir ogun olarak kullanisim, aramizdaki duygusal baglari cok kuvvetlndirdi, zor oluyor valla oturup adam akilli uzerlerinde deney yapabilmek.

ah hafta sonu bi arkadasin calistigi acik arttirma galerisine gittim. biz konusurken iceri young and restless (bak valla hatirlamadim hangisiydi bu yalan ruzgarimiydi, yoksa hayat agacimiydi - halbuki bunlarla buyuduk biz ya) ta oyanayan bi aktor girdi. kendisi bi anda kafayi yiyip hadi resim cektirelim hadi resim cektirelim nidalari ile adama dogru kosarken bende yahu bi dur napiyosun, sacim basim duzgun degil dediysemde bi ise yaramadi tabi, bizde oturduk kendisi ile resim cektirdik. hani resim nerde pis yalanci diyceksiniz ama valla bi dahaki yazimda koyucam, daha emaili elime gecmedi, ama hangi aktordu diyenler icin adamin adi "Christian LeBlanc" hatta kendiside soyle bisi artik taniyan tanir...



haftaya cumartesi mardi gras konvoylari baslio, bizim boncuk toplama mevsimi diye adlandirdigimiz bu donemde bilimum boncuk toplamaca, icmece, sarhos olmaca ve iste daha neler neler... insallah myke bu sefer makinesindeki fotolari bana ulastirma konusunda uyusuk davranmazda zamaninda sizede baski yapabilirim. o gerci 23unde gelio buraya hemende olmayabilir yani...

gilette 5 bicakli modelini cikarmis, meraktan ve zaten hali hazirda bicak uclarim bittigi icin aldim hemen, deniycem ya. ama bu sefer uyanik cikmis gillettci kardesler, eski modelleri (eski model dedigime bakmayin bende motorlu olan mach3 ultra plus mega super vardi) ile uymuyo bu yeni bicaklar, halbuki satan kadinda bana olur demisti (o ne anlar aslinda ama ben o anda bu gercegi aklima getiremedim). neysse gittik bide elemanin kendisini aldik, denedik, artik sineklere kaydirak tadinda traslar icin berbere gidip "aman allahim simdi kesicek benmim bogazi, kan revan olucak yerher" die dusunmenize gerek kalmadigini bildirmekten onur duyariz. cok basarili cok, artik hayat daha bi guzel, iyiki varsin gillette...

Perşembe, Ocak 12, 2006

musait bi yerde incek var

yine bir is gununden sonra, bir saat otobus bekledim. bindigimde yari dolu olan otobuste on siralarda buldugum bi koltuga oturdum. iki durak sonra otobus doldu, herkes sikis tikis bi halde ilerlemeye basladik. ben bi taraftan kalabalik, bi taraftan koku sebebiyle fenalik gecirirken arka tarafta neler oldugunu gormek icin kafami cevirdim. otobusun arkasi neredeyse bombostu ayakta duran insani bosverin, bos koltuklar vardi tek tuk. hemen aklima lise ucteyken neredeyse haftanin hergunu gizemle birlikte kadikoye dershaneye giderek ve geri donerek gecirmem geldi. otobus bos bile olsa, sofor "hadi arkadaslar arkaya gidin" der bizi sinir ederdi. oturcak koltugu bosverin, ayakta dururken etrafimizda biraz hava alicak yer buldugumuzda cocuklar gibi senlenir, kendimizi sansli hissederdik. amerikalilar ise tamamiyle usengeclikten, iki adim yuruyup oturmak yerine itis kakis ayakta durmayi tercih ediyorlar. ben mi? tabii ki kalktim ve arka siralardan birine oturdum.

asil bomba ise benim inmeme yakin gerceklesti. new orleanstaki tamiratlari gerceklestirmek icin meksikadan bi cok isci geldi (guya gecici olarak). iste bu meksikali elemanlardan biri bindi otobuse. iki tane zenci bagira bagira zavalli adamla dalga gecmeye basladilar. cok uzuldum adam icin. otobusun yarisindan fazlasi zenci olmasa bi seyler soylerdim ama tirstim tabii ki. zaten 5 dakka sonrada benim duragim geldi ve indim...

aslinda zamaninda eksi sozlukte amerikalilarin asansor kullanma ve tramvay maceralarindan bahsetmistim ama kovulunca hepsi gitti. neyse yazarim belki tekrardan...

Cumartesi, Ocak 07, 2006

cylons...

oncelikle yeni buzdolabim bana hayirli olsun, gule gule kullanayim (aramizda kalsin kendisinin iki tane kapisi var)... sonrada hava nasil olduda bu kadar sogudu diye sormak istiyorum sayin okuyucu. daha gecen hafta sort t-shirt geziyoduk, simdi ise evde uc kat kazak ile oturuyorum. acaba ev sahibina isiticiyi degistir desem cok mu sey istemis olurum...

yeni labimda calismaya basladim bu arada, cok eglenceli cok sorma, cok sevincliyim bu konuda. bide desperate housewives ve lost'un yeni bolumleri baslasa degmeyin keyfime. dun battlestar galactica'nin yeni bolumunu iledik, aman diyim, pek heyecanli, bol entrikali. herkese tavsiye...