Perşembe, Aralık 29, 2005

apriillllll

yasasin april (yok mevsim deil, kendisi gayet etli kanli butlu bi insan olmaktadir - yazildigi gibi okundugunda* tadina doyum olmaz) geldi. ustune bide danimarka cikolatali martini tavisye olunur...

pek guzel...


*: burdan saygi ile barisi anmak istedim bi an

Salı, Aralık 27, 2005

it all begins again, once again, again

ohhh... en sonunda new orleans cidden geri donmeye basladi. dun ogle civari benim evin bir sokak otesinde 5 tane polis memuru, elinde bicak olan akil hastasi birini oldurmus (burdan buyrun). 5-6 adet silah patlamis denilene gore. ha ben? valla ben uyanik olmama ragmen o saatte hicbisey duymadim. eh tekrar soolemek istiyorum: home sweet home...

Pazartesi, Aralık 26, 2005

bi christmas sonrasi kahve keyfi

eveeeet bi christmast daha gecti... yine hicbisey yapmadan, sadece evde oturup bilgisayarda indirigim dizileri izledim. 4400'u yeni kesfettim. hastasi oldum, agustos cok uzun diye dert yanmaya basladim. sonra battlestar galactica'ya basladim, allahtan onun yeni sezonu ocak ayinda basliyomus. american dad ve family guy'i daha onceden kesfetmis (ki yine cok gec bi kesif olmakta bu - maalesef) ve hastasi olmustum. sonrasinda stewie griffin the untold story ile kendimden gecmistim. cidden baskada bisey yapmadim. ha pardon ustune doom'u izledim. gereksiz bi sekilde eglendirici bi filmdi. ozellikle son 10 dakika icindeki birinci sahis kamera goruntuleri "oha koca film boyunca hicbisey yoktu bombayi sona mi sakladiniz" dedirtti. bilen bilir doom bu tarz goruntuyu oyun dunyasina kazandirarak bi cigir acmistir.

sonra buzdolabima deneme amacli bi kac gida maddesi koydum, simdilik yemeklerde bi koku yok. ama ben hala ev sahibini zorlamayi dusunuom. gerekirse mahkemeye veririm sihirli kelimesini kullanmayi. ama once yeni 1 senelik kontrati imzalamak lazim. adam ne dion sen kardesim diyip beni kapi disari yapabilir belli olmaz...

sonra dun myke gecen haftadan fotograf gondermis. ben ki hic kendini begenmis, megaloman bi insan olmamama ragmen, sanirim ilk defa 4 fotografin 4unde de kendimi cok begendim (yok ben cidden anti-fotojenik bi insanim, hic begenmem kendimi, fotograf cektirmem, kameralara kusmus bi insanim - oha). dakikalarca kendime baktim. sonunda ben kiz olsaydim benimle evlenirdim dedim, sonrasindada kizlar icin uzuldum, evlilik kim ben kim dedim (anne bak valla evlenmeyi dusunmuyorum, sen ayberki ever bi an once:)




ben, tina, kirk @ the pub


ben ve paula @ port of call - yemek sirasi


kirk, myke ve ben @ jackson square christmas sarkilar soylerken.


ben, tina ve kirk @ jackson square chirstmas sarkilari soylerken

Çarşamba, Aralık 21, 2005

eriyen meyve ve sebzeler

evet evet meyveler ve sebzeler uygun sartlar altinda eriyebilirmis. egerki bunu denemek istiyorsaniz iste size tarifi:

oncelikle uygun yukseklikte bi tepe bulup kasirga duasina cikmaniz gerekiyor (bu duanin nasil oldugunu google kullanarak bulabilecegine inaniyorum okuyucu). egerki uygun kuvvette bi firtina cikarsa hemen evi terketmelisiniz, ama sanki hicbiseyden haberiniz yok gibi davranip, butun yiyeceklerinizi, ozellikle sebze ve meyveleri, buzdolabinda birakmalisiniz. sonrasini doga ve eger sansli iseniz savasa milyonlarca dolar yatiran busha birakiyorsunuz. firtina yuzunden bi ay boyunca evinizde elektrik kesik kaliyor (ki sicak bi yerde yasamaniz deneyin sonuclarini dahada guclendiriyor), bu arada sehrinizi su bastigi icin evinize geri donemiyorsunuz. iste ne oluyorsa bu arada oluyor, artik sihirmi dersiniz, yoksa temel biyoloji kurallarimi siz bilirsiniz. buzdolabinda duran butun meyveler ve sebzeler eriyor, milkshake gibi bi hal aliyor. ama tum bu olanlarin bide negatif yani var, dolabiniz garip bi koku ile kaplaniyor, bu yuzden evi terketmeden icine bi kac tane portakal aromali araba kokusu asin derim ben.

evet ben bugun buzdolabimi temizledim, en sonunda. ev sahibi eger cok kotu bi durumda degilse yenisini alamam dedi, ki duydugum diger hikayelere gore cok ta kotu degildi durumu. eh bende aldim elime camasir suyumu balerina cif edasi ile temizledim buzdolabini. hala kokusu cikmadi (eh iste salak ben, aklima gelmedi araba kokusu asmak evi terketmeden once) gerci ama onun icinde icine karbonat koy diyolar. bakalim gorucez...


Dip not: tabi isterseniz bu deneyi bi kac muzu kapali bi kaba koyup kabida gunes altina koyarakta yapabilirsiniz, kasirganin cevreye zarar verme ihtimali var burdan bakin

Salı, Aralık 20, 2005

we wish you a merry christmas

valla hersey myke'in sucu, onun yuzunden yazamadim bi turlu... persembe gunu geldi kerata, eh tabi bizim grup olarak her aksam disarda, bi sure sonra insan zar zor yemek yemesi gerektigini hatirliyo (ki ben bunu bile normalde unutan bi insanim) - evladim bi cay koy getir bakiim...

pazar aksami gittigimiz christmas partisinde icilen bi hayli sampanya ustune, jackson square'de christmas sarkilari soylemeye gittik. boole jingle bellsssss, yada silent gibin 15-16 sarki vardi sanirim. ben her ne kadar, hayiiir olmaaazzz ben bilmem sozlerini onlarin diye zirladiysamda, kolumdan cekilip suruklendim. iyikide gitmisim, 200-300 kadar insan toplanmis meydanda. giriste elimize bi mum ve 'sarki sozleri'nin oldugu bi kagit verdiler, mumlari yanik tutma cabalari yaninda bide hangi sarkidalarki acaba, aa bu cok kolaymis nidalari ile cok eglenceli bi yarim saat gecirdik. sonrasini sormayin dedim ya bende amnezi var hatirlamiyorum...

sonra hafta sonu cigdemin evindekileri sattik, yari melankoluk, yari eglenceli bi deneyimdi. sattigimiz webcami benim laptopa takip calistigini gosterdigimiz halde "ya bu alet calismiyo, bizimki normal bilgisayar ondanmi acaba" diye arayan hintli bayana, "kusura bakmayin teknik servisimiz yok" tan bi saat sonra kocasi ile geri gelip satilik olan cekyata sarikli kocasi ile uzanip rahatlik testi yapmasina kadar ("e biz sizi biraz yanliz birakalim isterseniz, iyice bi test edin siz?") eglenceli karakterler vardi. ben en sonunda yatak sahibi oldum bide, emelden handeye sonra barisa sonra ciydeme en sonunda da bana gecen yillarin eskitemedigi, super kalite, harika rahatlik yatagi bana gecti, bakalim benden sonra hangi turkun elince kalicak kendisi...

ya aslinda bi kac tane resim vardi koymak istedigim ama tabiiki myke bana gondermedi resimleri, bi mail atiyim eger gonderirse heman guncellerim burayi. (ama ben dedim size benim bi fotograf makinesine ihtiyacim var die, bi kisi cikipta al bakalim bu da senin yilbasi hediyen demedi, askol okuyucu)...

Cuma, Aralık 16, 2005

Yahoo!

yahoo! yeni email okuma ara yuzunun betasini gorucuye cikarmisti bir suredir. dun gece itibari ile yani gorunumdeki sayfayi kullanmaya basladim ben de. cok basarili olmus. outlook'a benzer bir goruntusu var. dizayninin sade ve kullanisli oldugunu soyleyebilirim. maillerinizi surukle birak yontemi ile istediginiz klasore atabiliyorsunuz. outlookta oldugu gibi bir cerceve icinde maillerinizi gorebilirken hemen altinda sectiginiz emaili okuyabiliyorsunuz. klavye kisa yollari gercekten calisiyor (ben bi turlu su anda kullanimda olan sayfada kisayollari kullanamamisimdir). ayrica gunun modasina uyup rss bildirimlerini de okuyabiliyorsunuz. ayrintili bilgi icin buyrun...



Yahooooo!

ambercrombi and bitch

myke geldi dun sehre. angeli'ye gittik, aysenin muhtesem otesi tavuklu pestolu peynirli pizzasindan yedik, sonra ver elini pub... rum ve kolanin gozunu seviyim, ic icebiligin kadar(on bardak icmiyoz tabiiki), ulen azicik basagrisi yap, long island gibi degil tabi (bilen bilir). ohh cok guzel geldi, ozellikle kac gundur benim mal odevle ugrastigim dusunulurse. farkettimki hic bisey ogrenmemisim gunde iki saat derse girmis olmama ragmen. ama iyi yapmisim, banane ki ya kan dolasimindan, damarlardan...

persembe gunu sabaha karsi bizim fare sizlere omur, basimiz sagolsun. ne kadarda baglanmistik halbuki birbirimize...

narnia'yi izledim dun. cok guzel olmus, ellerine saglik yapanin. ozellikle cocuk karakterlerin secimi cok guzel olmus, cok guzel oynamis canlarim, ahh bide constantine'deki cebrail karakterini oynayan tilda swinton, ahhh... ben de istiyorum oyle gozler... (bide sanirim ismimi aslan olarak degistirecem, ahmet diyemeyen amerikalilara karsi, cok guzel tellfuz ediyolar valla - gerci aslan assaga aslan yukari komikte olabilir)

onumuzdeki haftada kingkongu gorecegim insallah. her ne kadar dinazorlar'in varligi biraz garipte gelse (evet o devasa goril garip gelmiyo bana, cok normal karsiliyorum onun varligini, ama dinazorlar - go trex go). 3 saat boyunca kong izlemek cok guzel geliyor kulaga bide tabii naomi watts ve adrien brody.. leziz...

sekersiz koyu kahve...

Çarşamba, Aralık 14, 2005

mus musculus domesticus - ev faresi

offf... bi bu eksikti, evde fare var... sabaha karsi sizidigim yerden uyandim ve kafami cevirdim duydugum bi cik sesi uzerine... hmmm... bizim labda katilamina sebebiyet verdigimiz ufak farelerden biri ile gozgoze geldik... empati kurdum urkmek yerine, yazik acikmissindir sen simdi diyip gokseninle konusmaya basladim (yok artik bide kalkip besleseydim). az oncede walgreens'ten fare kapani ve yapiskanli kagit aldim. kapan icin en iyi yem findik ezmesiymis bu arada, bunca sene bosuna peynirler koyup fare yakalamaya calismissin ey insanlik. neyse kapanlari kurdum, oturdum kendi kahvaltim icin findik ezmesi yemeye basladi, ironikmi oldu ne (belkide olmamistir, benim turk dili ve edebiyati uzerinde cokta hakimiyetim yok - bilen bilir)...

sonra benim tulane isim oldu okuyucu, mujdemi isterim. hatta utanmayip haftaya gidip labda calisacagim. aslinda simdi dusununce birazda mal bi durum olmus, yani benim aralik ayi icin maasimi elesyu odemeye devam edioken benim tulane'de calismak gibi bir aktiviteye girmem biraz gereksiz ama napalim, hersey amerika icin (evet evet bu kesin sarkazm dolu bi bitis oldu bundan eminim)...

biraz tuzlu olmus...

Pazartesi, Aralık 12, 2005

tasarim ustune tasarim, biri beni durdursun


odev yapmam lazim aslinda ama iste olmuo bi turlu...

onun yerine zaman icinde daha iyi goruntuler yakalayacak olsamda simdiden cok gazli bi sekilde tasarim yapmaya calisiyorum.





ahanda buda kendi tasarladigim yatak ve yatak basi. yatagin yaninda butunlesik halde sehpalar var. yatak basi (tugla gibi gozuken tavana kadar olan siyah dikdortgenler) ise sunger ve uzeri deri kapli aslinda. evet renkler ve isiklandirma istedigim gibi degil pek, ama olsun bu seferkide ikinci goz agrim...

leziz...


NOT: egerki boyle bir yatak daha once gorduyseniz sakin "ulan suna bak cocuk nasilda calmis baskasinin isini" demeyin, ben valla gormedim boyle harika bisey daha once...

ben dun 'mukemmel'i gordum

aferim....

Cumartesi, Aralık 10, 2005

Ev

aman diyim... ogunle konusuyorum yillar sonra, kendisi ile ant sitesinden cocukluk arkadasiyiz aslinda, sonra koptuk uzun bi sure biz tasininca. sonra pendik lisesinde karislastik, sonra yine koptuk. bi gun odtude dolasirken bi baktim ogun, bu seferde odtude pesimi birakmadi. tabi yine koptuk. dunde ufuktan msn adresini aldim, super oldu. acayip bisey yillar boyunca degisik sekillerde karsilasmak, hicbisey olmamis gibi muhabbet edebilmek. loy loy loy...

gaza getirdi hemen beni, 3DS Max'te yaptigim modelleme ve render calismalarimi burya Evkoyma konusunda. bende heme koyicam o zaman dedim. ahanda buyrun efenim...kesinlikle ilk denemem. cok basit, ama isik ayarlari ile bilmeden oynayip cok ilginc bi doku katmisim olaya. oyun hamurlari ile yapilan animasyonlardan bi dekor gibi duruo. cok seviyorum kendisini, ilk goz agrim nede olsa...

leziz...

aminoacyl tRNA syntethase

eveettt...

geldim evime, new orleansima, - home sweet home - dunyanin herseye ragmen hala en guzel sehirlerinden birine (hatta su anda en guvenlinlerinden birisi)...

hava cok sogumus, bide benim klima ve cam arasinda aralik olustu firtina sonrasi, evde soguk biraz, isiticida kendini isitim kapanio, e hani ben diye baktigimda, cevap bile vermiyo, bakiyo oyle. ama kimin umrunda geldim ya gerisi bos...

sinavlarda bitti, yani bitti sayilir bi tane take-home (icimden geldi turkcesi eve goturmeceli sinav olsun) sinav kaldi, onuda haftaya bitirip elesyudan kurtulmayi planliyorum. tulane'e olan transfer calismalarim, her turlu entrika, her turlu politika ve cirkin oyunlar ile birlikte basarili bir sekilde ilerliyor (yikilmadim ayaktayim...). en kisa zamanda "artik ben de bir tulane ogrencisiyim" diye ortalikta dolasicam. Turkiye'de bilkentlilere genel odtulu tarafindan takilan 'simarik zengin cocugu' sifati tulane ogrencileri icinde gecerli(burdada genel new orleansli o gozle bakiyor). ohhh... en sonunda, hep simarik bi zengin cocugu olmak istemistim zaten (oglumun adida namert olsun istiyorum)...

ya bide bu siteye fotograf falan koymak istiyorum ben, acaba okuyucular arasinda yardim kampanyasi baslatsak, para toplasak, ahmet fotograf makinesi alsa toplanan para ile. hayir fazla para toplanir, milyonlarca okuyucu var diyipte cekinmeyin sizde gonderin, en kotu paranin kalani ile X-box 360 alirim. kalirsa ustune bide araba falan alirim, ama unutmayin amac suraya iki fotograf koymak, maksat muhabbet...

bir de stephen king'in yeni kitabi on satisa cikmis (buyrun). cok heyecanli, alip okumak lazim heman...

hmmmm....

Salı, Aralık 06, 2005

heyecana gel

aman allaaam ya ne kadar son dakikaci bi insanim, dun aksam blog yazicam derken makaleler kaldi tabi, bu sabahta indirdigim bi makaleyi 45 dakika okuduktan sonra anlamadigmi farkettim (gec dank etti yine), simdide 25 dakikam kaldi sunumu yapmak icin, bi makale hazir digeri yarim yamalak, powerpoint dosyasi ortalikta yok bile. cok heyecanli cok...

00.00 dilek tutalim

elesyu kapansiiiiinnnnn... elesyu kaaapaaansiiiiinnnn....

not: cheedam seviom lan ben seni...

deneme birkiuc

asagisi daha once bunalim bi anda yazdigim bi yazidir, evet ingilizcedir, bazen yapiyorum boole seyler affola. satir aralarini anlyanlar bana haber versin, surpriz hediyelerimiz var...
dear diary,

i don't really feel like writing anymore. maybe it's because i have to write a paper, or that i'm already grown up and there is no need for me to write. or maybe, just maybe i accepted the fact that life is supposed to be lived alone (no need to write for someone, capish?). but than again, everything is in my head, right? (maybe my head is in everything and i'm just a little life whore). and i really love my head, seriously, literally, don't get me wrong. taking the things from reality (what is reality, well I'll come to that later), it (my head) turns and twists them (reality that is) and puts everything back, in an 'into your face' manner and there you go, your life is fucked up all over again. OR it might execute the other function (IF NOT THEN>), taking things and making you feel like as if you're in heaven, where everything is possible and you're literally the king of the world.

what on earth i'm doing on earth? question that's been baffling my 'head' (haha, funny) for the last years (i can't really give an exact number, can i? after all i have "the amnesia") well at first, i thought that i was here just because some people liked the idea of me being here. then came the era of the purpose. i should have had a purpose, if not then i should simply not exist. but i did, ergo, the purpose (yes, i like matrix and i'm, proud of it). then there was the god and it had created everything to exprience him being god (a little selfish, but hey he's cool anyway). and i was to do the same (you may think this is the same with the idea of the purpose but it’s not, haha I told you it’s all about the ‘head’). finally (meaning nowadays) i feel like all I have to do is to figure out in what ways I can fuck up this life, if possible, and inspire others to do the same. (you don’t get it, do you? well you will, sooner than you think. And you’ll know what I meant just a sentence ago).

Oh I know, it’s all because of those fucked up people, that i’m thinking in these ways. Why not? just blame them and feel the giult no more. I felt their pain through their tears, I tried but couldn’t tell them my tears. they wouldn’t understand anyway, can they? I felt the anger through others’ sweet lies, just so they can have the power to exist in a world where everything is pain. I tried to tell them the truth through my laughter but they didn’t get it, just so they can feel the power to be alive. I looked into their eyes, deep blue or deep blue (they’re everywhere, aren’t they, those blue eyed bastards) eyes of theirs, begging for understanding. and I did understand, but did they understand me (hah another funny thing, do they ever try?) but no worries, I’m here to help you master, I’ll rise when you need me.

then again the blue eyes looking through me, with tears droping from the beautiful lashes; came the dizziness. faint blows from the wind did make me come to my senses, but it never asked if I ever wanted to leave the dream that I had in my head. (I hope you already got the gist to see where it all is) he held me then and a drop of tear came down from my eye, only one and only from one eye (I’m serioudly wird), I wanted to scream everything into his ears untill they bled. but no I couldn’t. why? no answer for that from me mr. I would just tell you go fuck yourself, but I couldn’t do that either. see, I haven’t found myself yet. I’m still growing. it’s the process.

yes, I’ll be leaving soon. but don’t worry I’ll be back. just need a long sleep. and ok, I just changed the anser to the question that’s been fucking me up. I’m here to find myself (that’s my puspose) and when I do find myself then I’ll find god as well (because I’m one part god, one part spiced rum, pinch of raspberry juice, ah and don’t forget the ice cubes). so yeah it’s all intermingled, tangled, and connected. until the next time I find you in my own cobwebs. may the love be with you…

Pazartesi, Aralık 05, 2005

love boat

hayatimi buyuk bi heyecanla, sandalyesine oturup elinde patlamis misiri ile takip eden sadik okuyucu...

oldu yine bayagi, ihmalkar bi insanim evet, itiraf ediyim baride 3. sahislar rahatlasin... ama gazliyim su an, yeni bi sayfa actim (...bana kalbin kadar temiz bu sayfayi ayiridigin icin tesekkur ederim blogspotcum *...) sungerle sildim msn'i, zaten bill gates'ten de nefret ederim (yine kiskanclik)...

neler oldu son zamanlarda bi ozet gecelim hemen...

  • ben reha'nin labini biraktim, yada o beni kovdu, bu kismi biraz karisik, ben de hala cozemedim... ama sonuc beni cok mutlu ve huzurlu birakti, artik fare beyni kesip, boyayip, fotograf cekmek yok...

  • sonra efenim baton rouge'a geldim. bi gemide kaliom bu resmidir buda konforun resmidir...

  • sonra bana acik acik eger kendine yeni bi lab bulmazsan sana artik para yok dediler, dedim hassi..... sonra bide benim aslen calismak istedigim adami kovdular bolumden, bende tirstim tabi, o yuzden yilbasi-turkiye-salgam suyu planlari yatti (duygu bak gelirken kocanin yaninda banada salgam getirmezsen, kizarim, baristan sizin icin arakladigim seyleri national guard elemanlarina rusvet olarak sunarim)

  • neyse... son olarakta buyuk bi ihtimal tulane'li olucam bir sure sonra, hayirlisi olsun tabi, kampus olayina gircem bunca sene(=1.5) sonra guzel olucak(insallah)...

yarin icinse iki adet makale okuyup sunum hazirlamam gerekiyor. saat oldu 12, ben hala blog yaziyorum... aferim bana... hadi butun eller havaya...loy loy loy...






tavan arasi


evet evet, artik ben de blogspot.com kullaniyorum....

aferim...

msn'in myspace'ni kullaniyordum ama kiskandim blogspotun kisisellestirme ozelliklerini( valla ne yalan soyleyim belki myspace'te kisisellestirilebiliyordur -hmmm kelimeye gel- ama marka** meraklisiyim birazda ben, ondan buraya geldim)... evet kiskanc ve gerektiginde karaktersiz bi insan olabiliyorum....

yok eger cok merak ederde okumak isterseniz diye msndeki eskilerin adresi...